Irklar konusunu çeşitli başlıklar altında tartıştık, tartışmaya da devam ederiz. Çünkü ucu bucağı olmayan bir konu.
Ülkemizde ırklarla ilgili 2 temel görüş var.
Birincisi yıllardan beri yapılan gezgin arıcılık ve bölgeler arası arı alışverişleri yüzünden bütün ırklarımız melezlendi, bölgesel ekotipler kalmadı. Bu görüşün hararetli savunucuları genelde ana arı satıcıları ve ziraat mühendisi kökenliler.
İkinci bir görüş ise, daha çok biyoloji ve genetik bilimi kökenliler savunuyor, tamam gezginci arıcılık yapılıyor bölgeler arasında arı alışverişleri var, ama bu hareket bütün Anadoludaki arıların melezlenmesine yol açmaz, özellikle gezgin arıcılığın yoğun olmadığı bölgelerde hala yerli ekotipler varlığını sürdürüyor şeklinde.
İkinci görüşü destekleyen en büyük veri ise, Alyay arkadaşımızın bahsetmiş olduğu bölge dışından getirilen arıların adaptasyon sorunları yüzünden kısa sürede yok olmaları.
Bugün buna benzer bir çok olay yaşanıyor. Örneğin Trakya bölgesine geçtiğimiz yıllarda yoğun Kafkas anası satışları yapıldı. Fakat bölgeye uyumsuzluk yüzünden bir çoğu ilk sene söndü gitti.
Yerel ırklar kendi bölge şartlarına adapte oldukları için, yaşama gücü açısından dışarıdan gelen ırklara karşı büyük bir avantaj elde ediyorlar.
Yabancı arı girişi durdurulduğu zaman 5-10 sene içerisinde bölge arılarının yine kendi özelliklerine döndüğü konusunda yapılmış araştırmalar var.
Fransa'da 1960'lı yıllarda yoğun bir İtalyan arısı ithalatı yapılıyor. Belli bir süre sonra verim alınamadığı için bu ithalattan vazgeçiliyor. 30 sene sonra Fransız arılarının genetik özelliklerine baktıklarında, İtalyan arılarından kalan en ufak bir kalıntı izi görülmüyor.
Bu konuda ülkemizde de yapılmış bir doktora tezi var. Çeşitli bölgelerden toplanan arıların laboratuvar ortamında genetik özelliklerine bakıldığında, yerel ekotiplerin genetik zenginliklerini halen devam ettirdikleri görülüyor.
Araştırma çok ayrıntılı ve okuması zor. Fırsat buldukça okumaya devam ediyorum, yakın zaman içinde bir özetini çıkaracağım.
20 yıldan beri ülkemizde orjinal arı kalmadı, hepsi melezlendi diyen ana satıcıları, sonuçları görünce epey şaşıracaklar.
1940 yılında Anadoludaki arıların genetik özelliklerini belirleyen bir araştırma yapılmış. 2007 yılında yapılan bu araştırma verileri ile 1940 yılındaki veriler karşılaştırıldığında arada çok az bir fark görülüyor.