3. Uluslararası Muğla Arıcılık ve Çam Balı Kongresi Sonuç Raporu

Organizasyon

Kongre organizasyonu TEAMCON Organizasyon profesyonel ekibi tarafından yapılmıştı. Hem katılış hem tüm kongre süresince hem de kapanışta herhangi bir aksaklık olmadan görevlerini başardılar.
Katılış ve konaklama yerlerine yerleşmede hiçbir sorun yaşanmaz iken büyük bir kongre yapılan bir otelin yetersiz otoparkı ise evlere şenlikti…
Açılışa Orman ve Su İşleri Bakan’ının gelecek olması bu kargaşayı daha da arttırdı…
İlerleyen günlerde de otopark sorunu giderilemedi.
Muğla İli Arı Yetiştiricileri Birlik Başkanı ve ekibi kongrenin yoğun katılımına rağmen sakin ve endişesiz olarak süreci yönetti… Ancak en yüksek arıcı sayısı ile övünen Muğla’nın arıcısını görmek mümkün olmadı kongrede.
Otelde kalışlı katılım çok yüksekti. Otelin fiziki imkanları zaman zaman zorlandı ama otel personeli bu kadar yoğunluğa rağmen sessizce her sorunu çözdüler.
Sabah kahvaltısı – öğle ve akşam yemekleri açık büfe olunca… Üstüne bir de yat-zıbar çorbaları ve lobide sürekli içecekler…
Arıcı olarak 3 gece – 4 gün için verilen 225 TL. ile üst düzey iyi bir tatil yapılma fırsatı idi…
Deniz ve havuzdan faydalanmak son 2 günde mümkündü ama bizler sunum takip etmekten fırsat bulamadık.

Standlar

Bir kongrede olması gereken ne varsa hepsi vardı denilebilir.
Sadece alt ve üst kat şeklinde düzenlenmesi ilk bakışta sorun varmış algısı yaratsa da ilerleyen saatlerde pek fark etmedi…
TAB standının verdiği algı ise çok anlaşılamaz.
TAB bal standı kurmuştu.
Bazı İl Birlikleri markalı ballarını göndermişler ve stand kurulmuş. Ancak Üretim İzni Olan Birliklerimiz başlıklı bir afiş kriz sebebiydi…
Hem arıcılar hem de listede adı olmayan Birlik Başkanları ile TAB bal standı görevlileri (Genelde TAB yönetim kurulu üyesi Birlik Başkanları) tartışmalar çok güzeldi.
Sivas Birlik Başkanı neden listede adımız yok sorusuna cevap vermekte ne kadar da zorlanıyordu…
Listenin başında Üretim İzni Olan Birliklerimiz notu olmasına rağmen işin rengi farklıymış…
Bal üretim izni olanın değil, standa bal getiren-gönderen Birlik ismi yazıyormuş.
Arıcılar da listeye bakıp, gidiyor kendi İl Başkanına…
Sonuç olarak bal satışı konusunda çok başarılı bir standımız oldu. TAB BAL STANDI.

Kongre Sunum Salonları ve Sunumlar

Kongrede yapılan sunumları izlemek çok zordu. Düz bir salonda sandalyelerin arka arkaya dizilmesi ile oluşturulan düzen hiç iyi değildi.
Kongrenin gündüz bölümünde tek bir salon kullanılırken akşam çalışma gruplarında diğer küçük salonlar kullanılsa da 5 grup oluşması gerekirken en fazla etkin 2 grup aktifti.
Arıcılar genelde arı yetiştiriciliği, ana arı ve arı hastalıkları konusuna endeksliydiler.
Tercümeler güzeldi.
Sunum süreleri ise genelde yetersizdi.
Arıcılar yayınlanan bilimsel programı takip etmek konusunda sürü psikolojisi ile hareket ettiler. Zaten tam takip eden katılımcı sayısı düşüktü.
Otel ortamında olunca tatil moduna giren gün geçtikçe çoğaldı.
Akademik sunumların yapıldığı gündüz bölümü, arıcıyı içerisine alamadı.
Gereksiz biçimde çalışmalarda elde edilen veriler arıcılara veriliyor.
Arıcının anlaması mümkün olmayacak veriler ise dikkati dağıtıyor.
Akşam bölümünde çalışma grupları soru cevap şeklinde olunca arıcılarında ilgisini çekti.

Akademisyenler

Kırılmaca – gücenmece yok…
Arıcılık çok farklı disiplinler içeriyor…
Dolayısı ile akademisyenler diğer disiplini ilgilendiren konuya girince az da olsa arıcılık bilgisi olan arıcılar duruma müdahale ediyor.
Gelelim numune olayına…
Hacettepe’den Aslı hoca, nosema ile alakalı numuneleri incelediklerinden bahsedince…
Numune almak konusunda biz arıcıların eğitim almadığımızı ve bilmediğimizi söyledik.
Ayrıca numune alınacak standart kapların olmadığını ve olması gerektiğinden bahsederken…
Ordu Birlik Başkanı beyefendi, ayağa fırladı…
Vay efendim siz arıcıya cahil mi diyorsunuz?
Kriz anıydı.
Derken Sivas havası…
Sivas’ta arıcıların arıları ölüyormuş.
Sebep arıyorlar.
Aslı hoca’ya göre tüm bölge aynı anda ve yıl boyunca sadece 1 etken madde kullanılması gerektiği söylenince yine ben itiraz ettim ve en sonunda Ferhat Genç hoca kimyasallar yasak deyince Kenan abi itiraz etti.
Sevgili Sivas Başkanı ise bize ilaççılar dedi.
Ne yapacağız peki, nasıl kurtulacak bu arılar diye bana sordu da zamanım yoktu anlatmaya…
Önce özür dilesin, sonra anlatırım Sivas arıcısına… Kendisi de öğrenir bari.
Allah’tan Onur Girişgin hoca ordaydı da sazı eline aldı. Varroa konusunda bilgisini konuşturdu.
Sivas Başkanı dinlemiştir umarım.
En etkili ve arıcının anlayacağı sunumlardan birisi Ertan Güneş hocanın sunumuydu. Arıcılıktaki tam hijyen uygulamaları için önerdikleri güzeldi ama bazı maddeler arıcının ulaşamayacağı türden ürünler olduğundan anlaşılamadı. Daha da sadeleştirilse harika idi…
Levent Aydın hocanın varroa sunumu ise arıcının anlayabileceği ama zor bir konu olması sebebiyle ağır bir sunumdu.
En önemli bölümü ise artık duman formundaki ilaçların etkisinin kaybolduğu yönündeki bilgileri idi.
Ahmet Güler hoca ise Karniyol konusunu tartışmaya açtı… Sonra da güzel bir soru esnasında salonda yoktu.
Çelişkili sunumlarda vardı. Damızlık yok bizim ülkemizde denirken aynı sunumda Kafkas bizim tek damızlığımız denilebiliyor.
Tüm sunumlarda sözleşilmiş gibi ticari ana arı üretiminin ülkemiz ihtiyacının %10 düzeyini karşıladığı bilgileri verildi.
Halil YENİNAR – Ferhat GENÇ – Ethem AKYOL hocalara aynı anda bir soru sorduk.
P.tesi sabahı size emekli oldunuz notu ile 300 adet arılı kovan ikramiye olarak size verilse…
Gelecek yıl ihtiyacınız olan 150 ana arıyı nasıl temin edersiniz?
Arı ürünleri üretirken gezgincilik rotanız ne olur?
Aldığımız cevaplar…
(Vallahi bundan sonra işimiz kolay…)
Halil hoca ana arıyı öyle güzel üretti ki…
En güzel kovanın ana arısını ayırdı.
Bir sürü meme yaptırdı.
Değiştireceği ana arıyı alıp memeleri takıverdi.
Ferhat ve Ethem hocalar da transfer yöntemi ile ürettiler.
Hiçbirisi hazır ana arı almayacağını deklere etti.
Gezgincilik konusunda ise en az ve kısa rotayı Ferhat hoca seçerken Ethem ve Halil hocamız ise 6-7 yer değiştirdiler.
Aslında bu soruyu sorarken alacağımız cevaplarla bir yere bağlayacaktım ama yine Ordu başkanı bıdır bıdır bıdırdanıyordu. Ordu arıcılarına da böyle mi yapıyor acaba? Eğer öyle ise ne mutlu onlara…
Bağlamak istediğim nokta şurası idi.
Ülkedeki ihtiyaç olan %90’lık ana arı ihtiyacının karşılanması için arıcılar kendi bildikleri yöntemleri rastgele uygularken Bakanlık yetkisinde olan ana arı üretimi kursları neden verilmiyor yoğun biçimde?
Gel de bağla…
Saygısızlık-seviyesizlik yaparak imkânı var ama…


Yine Aslı hoca’nın klasik ceket şovu ile yavru çürüklüğü sunumu vardı ama bence bu işte bir yanlış algı var.
Sunumun 30 dakikalık bölümünün 28 dakikasında Amerikan Yavru Çürüklüğünü ve sebep olan bakteriyi anlatırken ceket şovunu yapıyor. Antibiyotik kullanmayın uyarısı da tamam.
Ama bu ülkede kaç numunede Amerikan Yavru Çürüklüğü gördünüz?
Adi Yavru Çürüklüğü konusunda yapılacakları anlatmak varken minimum bir problemi 28 dakika anlatmak ne kazandırır bir şey anlamadım…


Kanadalı katılımcıların ıslah ve seçmeli yetiştirme sunumu ilgi çekiciydi.
5 ay kar altında olan bir yerde kapalı yerde kışlatılan kolonilerle 3 yıllık uğraş sonucu 35 kg. ortalamayı yakalamaları takdir edilecek cinsten…


Fransız katılımcının sunumunda ise yaş polen ve propolis konuları ilgi çekiciydi.


Ankara Üniversite ekibinden Selma ÜlgenTürk hocanın sunduğu Çam koşnilinin yaşam döngüsü sunumu da çok güzeldi.


Mum güvesi konusunda verilen sunumda da yapılan çalışmanın verilerinin tamamının verilmesi arıcının dikkatini dağıtarak bu sorunla karşılaştığında ne yapması gerektiği konusunda doyurucu bilgi verilmediği söyleyebiliriz.


Ethem Akyol hocamızın sunumunda arı sütü üretimi anlatıldı… Ancak saha bilgileri konusunda Güneyköy’de öğrendiklerimiz işin nirvanası idi.
Bursa’da arısütü üretimi yapan bir ağabeyimiz sunum sonrası koridorda bana dedi ki…
Gördün mü? Ne kolaymış.


Sahada yapılanlar ile kongre sunumlarında verilenler arasında gerçekten uçurum var. Bilimsel çalışmalar konusu bazen su götürür ama bir işin üretimi anlatılır iken bu ülkenin en iyilerinden mutlaka destek alınmalı. Arısütü iyi bir örnek.


Sevgili Devrim hocamızın hiçbir sunumunu kaçırmadık. Çünkü izlememem gerektiğini kesin bildiğimden iyi takip ettik ki o salonda olmayalım…
Ama kader işte.
Akşamki çalışma grubunda hiç ismi yokken geldi akademisyen ekibine…
Konu – soru – cevap derken…
Ana arı üretiminde bir konuya girdi.
Ben Amerika’da iken.
Ülkemizde çifte aşılama uygulamasını Amerika’da sormuş. Obez olur ana arı uçamaz denmiş…
Ahmet Güler hoca, yahu ağırlık en önemli kriter deyince…
GAME OVER


Çok net bir şey yazarak bu konuyu kapatayım…
Akademisyenlerin anlattıklarını bizim anlama oranımız, ilgili hocanın arılıklarda çalışan birisi olup olmadığı ile doğru alakalı…
Hiç arılığı bile olmayan ya da kendisinin arıları olmayan akademisyen artık çok net sırıtıyor ve yakın gelecekte daha da bu makas büyüyecek.
Birlikler ve Yöneticileri
İlk ve en önemli yerdeki stand TAB BAL STANDI…
Birlikler anlaşılan yanlış bir vizyona iyiden iyiye sarıldılar.
Arıcı ne istiyor?
Balımızı satsın Birlik?
Güzel…
O halde.
Yahu birliklerin bal markası olsa dolum tesisi olsa ne yazar?
Marketlere ve büyük alışveriş merkezlerine nüfuz edemedikten sonra.
Veya şöyle soralım.
Balparmak mı bu konuda etkili olur Birlik balları mı?
Balparmak 200 TL. veriyorsa 1 teneke bala, Birlikler 210 TL. mi verir?
Ve kısır döngüye girmesi çok muhtemel bir eylem ile bu işe girişilmiş…
Ama 3-5 yıl idare eder, üyeler uyanana kadar.
Çünkü satış grafiği yükselmeyince kimin balları satılır ki?
Tabi ki yönetimin…


Kastamonu Birlik ve üyelerini kutlamadan geçmemek lazım.
1 otobüs birlik üyesi gelmişti kongreye.
Yol paralarını birlikleri karşılamış – gelenler ise katılım ücretlerini…
Yine takdir edilmesi gereken bir ekip olan Batı Trakya Türkleri 1 otobüsle gelmişlerdi.
Bizim yakından tanıdığımız bazı Birliklerde hep başka çıkış noktaları arayışında.
Hiç kimse ama hiç kimse arıcıyı yanına almayı ve ona değer vermeyi düşünmüyor bile…
Varlık sebebinin arıcılar olduğunu unutmuş birçok Başkanı görmek üzücü.


Bir sürü negatif şey yazdık.
Genel bir objektif bakışla kısa bir özet yazmak gerekirse.
Bu kongre çıtayı iyice yükseltmiştir.
Bundan sonraki kongrelere herkes çok iyi hazırlanmalıdır.
Artık pabuç pahalı, kim kimin gerisinde kalırsa.
En korkunç senaryo ise, arıcıların hem akademisyen hem de Birlik yöneticilerinin önüne geçmesidir ki gerçekleşmek üzeredir.

Unutmadan…

Kongrenin yine en renkli adamı Ballı Baba idi…

Hep renkli giyiniyor.

Oluşan gruplarda, zaman kalırsa uygulamalı yapılacak deniyordu.

Bu uygulamalar yapıldı mı Halil abi.

Anlatım tarzın çok hoşuma gidiyor Halil Abi.Sonuna kadar okutuyorsun.Ağzına sağlık.
Bu arada arıcılıkla ilgili bir kitap yazmayı düşünsen iyi edersin. :wink:

Uygulamalar derken?

Kim yapacak ki? :stuck_out_tongue:

Zaman yetişirse kovanlarda uygulamalı göstereceğiz diyorlardı.

hangi birliğe üye olsam acaba. Halil abi yardımcı olabilirmisin.?

Türkiye Amatör Arıcılar Birliğine üye olabilirsiniz. :slight_smile: Hepimiz üyeyiz.

Allah razı olsun Halil hocam çok güzel analiz etmişsiniz.

sahadaki tecrübesini, akademik bilgilerle donatanlar hep çıtanın üstünde olacağı,
bunun yanında, sahada olamayıp,sadece akademik bilgileri olanların ise hep eksik kalacağı fikri oluştu .Doğrumudur?
Birde neden en korkunç senaryodur? arıcıların akademisyenleri ve birlikleri zorlamaları,onları daha iyi olmaya teşvik etmez mi?

Bu güne kadar yapılan iki kongreye katıldığım için şunu rahatlıkla söyleyebilirim. İlk 2 kongre gölgede kaldı, bu sefer daha profesyonel çalışıldı…

Konuşmacılar daha iyiye doğru gidilmesi gerektiğini anladı, konuşmacı - arıcı arasında bilgi bakımından bakıldığında; Çoğu zaman arıcı konuşmacıdan çok ilerde olduğu görüldü…

Arıcıların beklentileri doğrultusunda bir kongre olabilmesi için ilk ve son gün verilen formların doldurulup verilmesi sonucunda değerlendirme yapılacağını biliyorum, ne yazık ki bir çok katılımcı ya doldurmadı yada önemsemedi…

En önemlisi ise kongreye gelmeden kongreyi eleştirenlerin yanlış yaptığıdır… Katılan herkes kendi kulağıyla dinler, kendi gözüyle görür. İşini iyi ve doğru yapanlar için kongre sunumları hiç bir şey değil… İşini bilmeyenler için anlaşılması imkansız veya çok akademik… Orta yerde olanlar için eh iyiydi amaaaa şöyle olsaydı daha iyi der… Bu tür yerlere hiç gitmemiş ilk defa böyle bir organizasyona katılan için vay beeeeeeeeeeee…

Katılan bazıları için iyi tatildi… Marmaris geceleri…

Sayın Halil BİLEN gözüyle bakıldığında en renkli kişi bendim, ayağımda siyah spor ayakkabı üzerimde uyumsuz renkler vardı… (garibanlık işte ne yapayım, ama kongreye katılmaya engel değildi :slight_smile: :slight_smile:

           Teşekkürü alaçağımız bilgilere saklamak koşuluyla  :) :) Allahım razı olsun,zaman icerisinde 

öğrendiklerinizi bizlerle paylaşaçağınız için şimdiden mutluluğumu ifade etmek istedirm.

           Arıcılara yol gösteriçi akademisyenlerin arılıklarının olmayışı ,yine arıcılara başkanlık yapan  

birlik başkanlarının arıcılardan geri kalması hem iyi hem kötü,iyi çünkü yakınlarda ana arı değişeçek

demekdir :)oğul tehlikesi olsada pek tutmaz.

     Sunumları acılan her konuda umutla bekliyoruz havuz keyfi yaşayamadığınıza göre

analataçağınız çok bilgiler olmalı.

Hayırlı olsun…

Keşke öyle olsa… Hazım sorunu aşılamıyor…

İlgili kişi HOCA…

İtiraz etmemeniz gerekir…

Ederseniz, bilemediğimiz ilişki ağları sebebiyle arıcı Birliklerinin bazı Başkanları korumacılık rolü oynuyor. Haksız iken bunu yapınca da düştüğü durum gerçekten çok kötü…

Sunumların tamamını alt alta koyduğumuzda öne çıkan başarılı 1-2 sunum dışında kayda değer birşey yoktu.

Sunumları anlamak konusunda arıcının bilgisi ve tecrübesi dışında başka birşey var sanki…

Çok daha ciddiye alınmalı gibime geliyor…

Sahadan hiç ama hiç bilgilendirme yoktu…

Sadece 2 örnek…

Levent hocaya da söyleyeceğim bunu o yüzden yazayım…

Komple polenlikli tabanlardan bahsetti…

Eğer çok iyi fotoğraflarla nasıl kullanılacağını sunum olarak verseydi, çok daha ilgili çekeceği kesindi…

Yine Ethem hocamızın arısütü üretimi sunumunda 50 tane uygulama fotosu verilseydi, oturumu yöneten hocamız bile kesemezdi sunumu…

Renkliliğe gelince, neden renklere takıldınız canım… Renkli olmak başka bişi…

Bu arada genel anlamda aman beeee bize ne, ne halleri varsa görsünler demek en iyisi olabilir.

Sunumların hazırlanma ve kongrelerde sunulma mantığında hedef kitle arıcı değil.

Akademisyenlerin “akademik puan” gibi bir dertleri var.

Bu yüzden sunumların hedef kitlesi de diğer akademisyenler ve hocalar oluyor.

Fakat, varrova, arı hastalıkları, arı ürünleri gibi konular doğrudan arıcıyı ilgilendiriyor. Bu konulardaki sunumların arıcı odaklı olması o kadar da zor bir konu olmasa gerek.

Fakat akademisyenler, arazi koşullarında-laboratuvar koşullarında demek yerine, in vivo ya da in vitro koşullarda demeyi tercih ediyor.

Böyle olunca arıcı itibar etmiyor, kendi yazıp kendi oynadığın bir oyuna dönüşüyor.

7-8 yıl kadar önce arıcı arkadaşların canı güveden çok yanmış ve bir hocamızı telefonla aramışlar. Hocamız, petekleri kükürt ile fumige edin demiş.

Şimdi fumige ne anasını satayım kısmını da kendilerince yorumlamışlar. Kükürtü bir pudralığa koyup petekler üzerine serpmeye başlamışlar.

Bir hocamız çıksa da, ülkemizdeki arıcılık koşullarını ve arıcı alışkanlıklarını yüzde yüz gözönünde bulundurarak, bir varrova ile mücadele modeli oluşturup, bunu bütün arıcılarımıza sunsa.

Ülkemiz arıcılık koşulları ve arıcılık alışkanlıkları nedir kısmında iş düğümleniyor ve bu düğümü açmaya cesaret edecek kimse de bulunmuyor.

Örneğin, bir bilim adamı şöyle bir araştırma yapsa:

Flumethrin içerikli ruhsatlı şerit ile, arıcıların kene ilacından kendileri ürettikleri yağlı kartonların sonuçlarını karşılaştırsa.

Bu sonuçlar varrova etkinliği, bal ve balmumunda kalıntı oranı, maliyet vs gibi ayrı verileri karşılaştırsa.

Arıcıların uygulamalarında en çok kalıntı ya da varrova direnci oluşturan yöntem yerine, bari bu haltı yiyorsunuz, hiç değilse şöyle bir yöntem uygulayın da sorun en aza insin denilse.

Ülkemiz arıcılık sorunlarında bir devrim olur diye düşünüyorum.

Antibiyotik yasak, kimyasallar yasaklandı, el yapımı ilaç yasak falan filan.

Bütün çalışmalar bu veriler üzerine yapılıyor. Bu yüzden ilgi çekici ve gerçekçi olmuyor.

Hadi bakalım çıkalım araziye, arıcılığımızın yoğun yapıldığı yerlerde arıcılarımızın varrova mücadele yöntemlerini bir araştıralım.

in vivo ile in vitro koşullar farklı olunca, herkes kendi dünyasında yaşayıp gidiyor. :slight_smile:

Ambar hapı…

Bir arıcı kalkıp sordu…

Tartışılsın diye sordum dedi ama hocalar kalkıp yerlerinden neredeyse ağzını kapatacaklardı arıcının…

Diğer arıcılar duymasın diye…

Yahu, bir tek sağır sultan yok ki kongrede…

Peynir ekmek gibi kongrenin yapıldığı yerdeki mum üreticilerinin bazıları tarafından satıldığını söylesek…

Şiddetli bir “KRAL ÇIPLAK” operasyonuna gerek var.

Arıcılar fiilen, tek etken maddeli el yapımından, kokteyl etken maddeli el yapımı ilaçlara geçtiler :slight_smile:

Sektör 3 maymunu oynuyor.

Şimdi bu yazıyı okuyup kızan birlik başkanı da çok olur.

Bütün arıcı arkadaşlara sorayım:

Ege, Akdeniz bölgelerine arı almaya gidip de, yüzde yüz ruhsatlı ilaçla varrova mücadelesi yapanı gördünüz mü?

Bu gerçeklerden kopuk hiç bir stareteji ve çalışmanın, GERÇEKÇİ olma ihtimali yok.

3.  Uluslararası  M. Arıcılık ve çam  balı  kongresi  gelecek  kongreler  için  güzel  geçmiş  demek  ki..!

Arıcıların , akademisyenlerin önüne geçmesi anlaşılırgibi değil. Nasıl olur…!

Akademik bilgi var , ameli bilgi yoksa eksiklik budur . Hiç arısı olmuyan bir akademisyen ,( o maskeyi giymiyen ) varmıdır. Olursa nasıl akademik bilgi verebilir ki bu havada kalmaz mı…?

Akademisyenlerimiz arıcıların ardında kalmasın . Nazeri bilgi hiçbir zaman yetmiyor.

Acaba bu hocalar ve başkanlar bu forum takip ediyorlar mı…? Amatörde olsak burdaki sorulan sorulara cevap için araştırmalar yapilseler sanırım birkaç adım ileriye götürür.

Sizin başkana sor bu soruları bakalım ne diyecek…
Ben ordaydım ne olduğunu kendimce iyi gördüm…

Efendim, ben şu fikre katılanlar arasındayım:

Birlik (ve dernek) Başkanları, bal üreticisi oldukları sürece, çark, aynı çark. Başkanların Hedefleri “çıkarları” korumak oldukça ve kendi çıkarları da mevzu bahis oldukça bu iş yürümüyor…

Hedef “Hakları” korumak olmalı ve haklar da kesişmemeli.

Saygılarımla

Bilakis, ben karşı fikirdeyim.

Arıcılık birlik ve derneklerinin yönetimi, yüzde yüz arıcılardan, geçimini bundan sağlayan insanlardan oluşmalı.

Arıcı merkezli çözümler o zaman üretilebilir.

  1. Uluslararası Muğla Arıcılık ve Çam Balı Kongresi ni mükemmel özetliyen Halil Bilen abimize teşekkür ederim

Kongrenin bir bölümünde sesin soluğun kesilip sandelyenin altına girecek hale geldiğin anın bir özetini de yazarmısın :slight_smile: