Arıcının Balı Kavanozda Satıp Satamayacağı

Bu bağlamda, Türkiye de kurulması düşünülen, gündemde olan Bal Borsası ile ilgili düşünceleriniz nedir?

Aslında üreticide tüketicide bir nebze bilinçsiz… Neyi nasıl yapacağımızı, doğruyu yanlışı hala bilemiyoruz :-X

Benim düşüncem, bal borsası belli kurallar getirirse, kaliteyi yakalamak için arıcıda o kurallara uyarsa, tüketicide neyin ne olduğunu bu bal borsası aracılığıyla bilirse, kurallara uyulduğu sürece balımızda kristallenirse kristallensin kafamız rahat olmaz mı?

Bu konu “Balın Kristalleşmesi, Çözülmesi ve Depolanması” konusu bölünerek yeni konu olarak açılmıştır. Kenan GİŞAN

Bal borsası ile kristalleşme bilincinin ortak yanını anlayamadım.

Şimdi de piyasadan balı toplayanlar zaten biliyor balın nasıl kristalleştiğini. Hatta 2 yıllık taş gibi kristalleşmiş tenekeleri alırlar sorunsuz.

Problem, kavanoza konulup tüketicinin karşısında çıkıldığında oluşuyor.

Fabrika görmüş bal işlendiği için donmuyor, üretici doğrudan kavanoza koyup tüketiciye sunduğunda sorun başlıyor.

Murat abi, geçenlerde Arıcının günlüğünde tartışılıyordu bal borsası… Orada söylenen, balın sınıflandırılacağı, kaliteye göre fiyatların belirleneceği, tüketicinin bilinçlendirileceği üzerinde durulmuştu…

Hani hep deriz ya, arıcıya çok iş düşüyor diye… Bal borsası bu yükü arıcının üstünden alıp kristallenen balın değerini kendiliğinden tüketiciye iletmezmi…

Bal borsası, örneğin fabrikasyon balın fiyatını 20 tl, arıcının balınıda 40 tl yaparsa (denetlemeleri ile bunu başarırsa) kristallenme arıcı için sorun olmaktan çıkmaz mı :-X

        Ülkemizde  bal üzerine oynanan oyunlar,bana bakkallarımızın durumunu hatırlatıyor,bir süper market derken her sokak başında bir süper market açtılar,gıdanın sermayesini kendi yönlerine çevirdiler.

     Şimdi bal üzerine aynı oyunlara kalkışıyorlar,artık her köşede bal satmak yasaklanacak,tahlil istenecek,bize bu işi yapıyorsanız şirketleşin denilecek,arıcıların ellerinden balları toplanacak.

   Kötümü olacak belkide iyi olacak,birlik değil şirket olun,dolum tesisleri ve markanızı oluşturun,yada bu işi yapanlara sermaye olun balınızı bedava satın,çiçekli yerlerde dolaşmanız size kar kalsın.

Sayın MKA hislerime tercüman oldunuz.Günümüzde artık büyük balığın papucunu hızlı balık dama attı.Şükür ki 6000 üyeli bir formumuz var.Form yöneticisi büyüklerimizin önderliğinde,formu 6000 ortaklı bir şirkete çevirsek. Her üye 100 lira sermaye koysa 6000*100=600.000 lira eder.Al bu parayla paketleme tesisi kur,pazarlama ağı kur istediğini yap.En azında form üyeleri arıcılar başkalarına sermaye olmaz.

Arkadaşlar, bütün dünyada amatör arıcılık yapılıyor ve teşvik ediliyor.

Bütün gelişmiş ülkelerde yasal olarak, küçük üreticinin haklarını korumak için büyük üreticilere karşı pozitif ayrımcılık yapılıyor.

Ayrıca, bütün amatör arıcılar belli kurallara uygun üretim yapmak kaydıyla ve denetime tabi tutularak, balını kavonaza koyup sorunsuzca satabiliyor.

Fakat ülkemizde yasal olarak amatör arıcıları temsil edebilecek örgütlenmeler oluşmuyor, arıcılar birliği merkezi ise vizyon olarak amatör arıcılığı ayrı bir katagori olarak kabul etmiyor.

Bu yüzden, ya büyük ol ya da küçük olarak mevzuat karşısında hükmün yok stratejisi uygulamaya konuldu.

Bakanlık, arıcılar birliği merkez örgütü, ortak kurulmuş komisyonlar, üniversitelerden hocalar, sektörün ileri gelen şirketleri… Bu fikre destek veriyor.

Amatör arıcıların bir araya gelerek dolum tesisi, pazarlama şirketi, ortak marka vs kurması fikrini ise doğru bir yaklaşım olarak görmüyorum.

Doğru yaklaşım, bütün dünyada olduğu gibi amatör arıcı haklarına yönelik taleplerde bulunmak ve gerekirse örgütlenmek.

Eğer marka, dolum tesisi, piyasa, pazarlama gibi konulara dalınırsa, zaten ortada amatör üretim kalmıyor.

Amatör üretim ile profesyonel üretim arasında ne fark var?

Bizim üretimimiz, ineğin memesinden sağılan sütü hiç bir işlemden geçirmeden doğrudan tüketiciye sunmakla aynı.

İneğin memesinden sağılan sütün içinde milyonlarca bakteri içerdiği safsatasıyla oluşturulan lobiler yıllar boyunca yaptıkları propaganda ile bunu fiili olarak engelledi.

Aynı şey arıcılık ve bal için de yapılmaya çalışılıyor.

Amatör üretilmiş bal, farklı ballar paçal edilmeden, birbirine karıştırılmadan, petekten süzüldüğü gibi, yoğun ısıl işlem ve mikro filtrasyondan geçmeden, kristalizasyonu önleyici koruyucular eklenmeden, balın içeriğine, şeker değerlerine, aromasına müdahale edilmeden, doğrudan kavanoza konulan baldır.

Yani amatör üretim, denetim mekanizmaları iyi oluşturulduğunda, yüzde yüz doğal bal üretiminin garantisidir.

Fakat derseniz ki, biz profesyonel olup marka, tesis, pazarlama yapacağız.

O zaman başka bir kategoriye geçiyorsunuz.

Piyasaya yönelik üretimi yüzde yüz doğal yapma imkanınız yok.

Kısaca açıklayayım.

Dolum tesisi ve ortak marka dediğiniz zaman, birbirinden farklı bütün ballar aynı kazana girer.

Marka demek aynı zamanda renk, aroma, kıvam standardizasyonu demek.

Piyasadaki büyük marka ballarına baktığınızda, kıvam, aroma ve renklerinin senelere göre değişmediğini görürsünüz.

Market rafına, diğer markalarla rekabet edecek şekilde balınızı koyduğunuzda (ki koymak kolay değil) berraklık, kıvam, aroma, renk standardizasyonlarını sağlamanız gerek.

Bunları sağlamak için de, en başta mikro filtrasyon işleminden geçirerek, balınızı bütün polen içeriğinden arındırmak ve diğer faktörleri sağlamak için de endüstriyel gıda işleme yöntemlerini kullanmanız gerek.

Bala yapacağınız her endüstriyel müdahale onu doğallığından bir adım daha uzaklaştırır.

Amatör olarak kalıp, üreticiye petekten sağıldığı şekilde yüzde yüz doğal, işlenmemiş, doğal yapısı bozulmamış bal sunabilmenin mücadelesini verme vizyonu en doğru yöntem.

  Bende  aynı  fikirdeyim . 

Şöyle birşey olabilir mi…? Bu kadar üye var , bu üyelerin % 10 organik bal sertifikası alıyorum dese , organik sertifika veren firmalarla özel bir anlaşma yapılabilir.

Yani onların belirli bir fiatları var , o fiatdan aşağıya çekilebilir diye düşünüyorum.

Sayın Murat hocam,amatör demek ,asıl işi arıcılık olmayan sizin gibi kişilerin sayesinde,ülkemizde arıcılık ve arı ürünlerin nasıl 0lması gerektiği konusun yatsınamıyacak derece katkı sağlıyor vede katkı
sağlama devam ediyorsunuz.Bunun için nekadar teşekkür etsek azdır.
Fakat amatörce yaptığımız çalışmaların karşılığını, madden geçtim, manen alabiliyormuyuz.Bizim ürettiğimiz ballar kristalleştiği için satamıyuruz. Satılmadığı için tekrar arıya veriyorum.Ben üretmiş olduğum doğal balı insanlara ulaştıramadığım için manavi olarak bir haz alamıyorum.Amatörcede üretsek bir maliyeti var :
Amatörcede üretsek maliyetini karşılaması gerekirki, sürdürebilir olabilsin,sizinde bahsettiğiniz gibi,hiç bir ısıl işleme tabi tutmadan insanlara ulaşabilmeni ,hazını duyabilmek.

İşin ucunda dernekleşmek gözükse de ,tahlil edilmemiş,dolum yapılmamış,paketleme yapılmamış bir sistemi devlet dışlarsa ne yapaçağız?

Kıristalleşmesi geç olan ballara yönelmek amatörler için çok çok daha iyi,insanların damak zevkini onları eğitsenizde zorlayamazsınız ve değiştiremezsiniz.

Yılların verdiği esnaflık ve şehir merkezinde yaşama fırsatı ileride benim iki ton balı üretmek ve amatör olarak satma imkanı sağlayacağına eminim.

Hep elimde doldurup balları müşterilere eşe dosta mı taşıyacağım,onunda riski var,hem vergi hem,gıda denetiminden gecmemiş ürün,bu risk çok zayıf.

Ancak ben küçük bir dükkanda açmak istiyorum,bildik çay ocaklarında bal reyonu gibi köşelerde açmak istiyorum,bu yönetmenliğe göre ,engellenmeyeçekmiyim?

Her arıcı Balparmak olmak istiyor beee…

Bu işlere kalkıştığınızda ürettiğiniz balınız yetmez…

Arkadaşımızdan alırız diyeceğim ama zor alırız… Şüphe denen şey kemirir bizi…

Balparmak’ta bu şüphe yok mu?

Olmaz mı? Bu şüphelerini yok etmek ve yasal sıkıntılar karşısında durabilmek adına yaptığı yatırım miktarına biz sahip olsak yemişim bal satmayı…

Gelelim esas noktaya…

Geçtiğimiz dernek toplantısında konu gündeme geldi…

Birlik yöneticileri, İl Tarım Gıdacıları söz birliği etmişçesine dolum - gıda üretim izinlerinden bahsederken…

Arıcılar birincil ürün üreterek bunu tenekeye koyuyor ya…

Hani derler ya sizin yetkiniz tenekeye kadar diye.

Ercan hocayı bilenler bilir…

Direk itiraz etti…

Yönetmelikte teneke demiyor ki…

Ben tenekeye koymuyorum kardeşim, plastiğe kavanoza koyuyorum…

Zaten vergiden muafım… Ve elimde Arıcı kimlik kartım var dedi göstererek…

Hah işte sizin birincil ürün dediğiniz tenekeyi satabiliyorum değil mi?

Ben birincil ürünümü kavanoza koyuyor ve satıyorum, buna kim engel olur? dedi…

Yönetmelikte var mı kardeşim teneke diye belirtilen bir durum… :stuck_out_tongue:

Haydaaaaa breh…

Sayıın halil bey ben balları hemen gavanozlayıp ,gavanozun üzerine işletme numarasını yapiştırıp tezgahta satabilirmiyim.

Ben anlamam… 8)

Vallaha ben satıyom… Bilgisayarın yazıcısındanda etiket bastım bi güzel … Hatta bizim belediye başkanı alıp çanta çanta içişleri bakanlığına, başbakanlığa, elçiliğe hediye olarak dağıttı :stuck_out_tongue: Şimdi hepsi bal hasadını bekliyor 8)

Arıcılar şu tezgaha koyma işinden de vazgeçmesi lazım…

Tezgah dendiğinde işin tılsımı yine bozuluyor…

Yahu teneke ile toptancıya balı satarken tezgaha mı koyuyoruz?

Arıcı teneke ile nasıl satıyorsa aynı teknikle kavanozla satabilir diyor bazı kaynaklar… Bu kaynaklar güzel söylüyor şimdilik…

Bunu geliştirmek mümkün…

Dernek toplantısında tutamadım yine kendimi…

Bir yanda Birlik Başkan yardımcısı satılamaz diyor diğer yanda benim sorduğum soruya cevap veremeyen 50 kadar arıcı ve akademisyen…

Soru net.

Hanginiz bu yıl ballarını üretim izni alıp, dolum tesisinde doldurup etiketli ve markalı halde sattı…

Tık yok…

Gerçek bu iken…

Kenan abi, dernekteki durumu gördün işte…

Hayatın gerçekleri ile mevzuatın çatışması yaşanıyor…

Çatışmayı çözmek yerine mevzuattan yana tavır almak konusu ise arıcının takdirinde artık…

Mevzuatı yapanlar doğal olarak arıcı mantığıyla düşünmüyorlar.

Gıda mevzuatından alıp arıcılığa uyarlıyorlar.

AB projesi kapsamında arıcı arkadaşlarımız Avrupa ülkelerine arılık ziyaretlerine gitti.

İsveç’te arı yüzü görmeyen yapay bal da mevzuata uygun olarak üretilip satılıyormuş.

50 kadar arısı olan İsveçli ile bizim arıcıların bu konudaki muhabbeti.

  • Balınızı toptan mı yoksa müşterinize mi satıyorsunuz?

  • Balımı kendim kavanozlarım birliğin seri numaralı etiketini yapıştırırım ve müşterime doğrudan satarım.

  • Devlet arıcının kendi balını kavanozlamasına izin veriyor mu? Gıda mevzuatına aykırı değil mi?

  • Niye izin vermesin? Balı ben üretmiyorumki, arı üretiyor. Ben arının ürettiğini alıp kavanoza koyuyorum. Devlet buna niye karışsın. Devlet sadece yapay bal üretenlerden gıda mevzatına uygun davranmalarını bekler. Çünkü onların balını arı değil kendileri üretiyor.

Avrupada işin mantığı bu.

Market rafına çıkacağız diye hiç heveslenmeyin, çünkü orası kurtlar sofrası.

Birliklerinizden ya da diğer örgütlenmelerinizden, Avrupalı amatör arıcıların benzeri haklar talep edin.

300 kg bal üretmişseniz, 300 seri numaralı birlik etiketini alın kavanozunuza yapıştırıp güle güle satın.

Üzerinde birliğin damgası olan bal donmuş bile olsa hiç bir tüketici bunun sahteliğinden şüphe etmez.

Tabi ki, örgütler kamuoyunu yeterli derecede bilinçlendirirlerse.

Avrupada böyle.

Amatör arıcının kurtuluş yolu bu.

Ben bu konuda yazıyorum, ondan sonra atma birader atma dediğimiz zaman üzerlerine alınıyorlar…

Kenan abi yazsın birlikleri tutumunu…

Etiketle sat. :slight_smile:

20/12/2001 tarihli ve 2001/110/AT sayılı Bal ile ilgili Konsey Direktifi dikkate alınarak Avrupa Birliği’ne uyum çerçevesinde hazırlanmış 27 Temmuz 2012 tarih ve 28366 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Bal Tebliği uyarınca

MADDE 13 – (1) Bu Tebliğ kapsamında yer alan ürünlerde, 29/12/2011 tarihli ve 28157 3 üncü mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Türk Gıda Kodeksi Etiketleme Yönetmeliğinde yer alan hükümler uygulanır.

Bu genel kurallara ek olan kurallar aşağıda verilmiştir:

ğ) Hammadde ambalajı üstünde Arıcılık Kayıt Sistemine kayıtlı olan işletmeye ait hammaddenin kaynağını işaret edecek TÜRKVET Kayıt Sisteminden alınan işletme numarası bulunur.

29 Aralık 2011 tarih ve 28157 (3’üncü Mükerrer) sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Türk Gıda Kodeksi Etiketleme Yönetmeliği gereği;

MADDE 11 – (1) 17/12/2011 tarihli ve 28145 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Gıda İşletmelerinin Kayıt ve Onay İşlemlerine Dair Yönetmeliğe göre onay işlemine tabi olan gıda işletmelerinde üretilen veya ambalajlanan gıdalar için, 27/12/2011 tarihli ve 28155 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Hayvansal Gıdalar İçin Özel Hijyen Kuralları Yönetmeliğinde yer alan tanımlama işareti ile ilgili hükümler de uygulanır.Gıda İşletmelerinin Kayıt ve Onay İşlemlerine Dair Yönetmeliğe uygun olarak; kayıt işlemine tabi olan üreticinin veya ambalajlayıcının işletme kayıt numarası, ‘İşletme kayıt no:….’ ifadesi kullanılarak belirtilir.

17 Aralık 2011 tarih ve 28145 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Gıda İşletmelerinin Kayıt ve Onay İşlemlerine Dair Yönetmeliği gereği;

MADDE 12 – (1) Aşağıda belirtilen gıda işletmeleri için ilgili kurumlardan usulüne göre alınan izin belgesi/kayıt çıktıları işletme kayıt belgesi yerine kabul edilir.

b) Üreticisi tarafından küçük miktarlardaki birincil ürünlerin son tüketiciye veya son tüketiciye doğrudan satışını yapan yerel perakendecilere doğrudan arz eden yerler.

Bu hammadde ambalajını Teneke olarak yorumlayan gıdacılar - birlik yöneticileri var.

Ercan hocam der ki…

Benim hammadde ambalajım 660 cc.lik kavanoz. Daha sağlıklı hammadde sunuyorum diyor… :stuck_out_tongue:

Bal Tebliği Gıda Kodeksine o da Gıda İşletmelerinin Kayıt ve Onay İşlemlerine Dair Yönetmeliğe atıf yapıyor.

Gıda İşletmelerinin Kayıt ve Onay İşlemlerine Dair Yönetmelik hammadde demiyor, Bal, polen, arı sütü ve temel petek üretimi ve ambalajlama diyor.

Bence vatandaş haklı.