Yabancı ırk arılar ve pazarlama blogları

arıcılık bloglarını severek izliyoruz. fakat son dönemlerde blogların çoğunluğu söz birliği etmişçesine pazarlama faaliyetlerine yöneldi. düne kadar kafkas ana arıyı ardahandan edirneye kadar yaymaya çalışanlara karşı çıkarken, şimdi her yerde yabancı ülkelerden getirilen anaları pazarlayanlar cirit atmaya başladı.

Kimisi italyan, kimisi karniyol, kimisi buckfast herkes yurtdışından getirdiği orjinal analardan ürettiği anaları pazarlamaya uğraşıyor.

Bilim adamları en değerli genetik kaynakların ülkemizde olduğunu söylemelerine rağmen, 3 kuruş para kazanma uğruna genetik zenginliğimizi kirletenlere arıcıların da katılıyor olmasını esefle karşılıyorum.

Keçecizade Fuat Paşanın, Fransız sefirine verdiği meşhur bir cevap vardı. Biz içerden siz dışardan bu ülkeyi 300 yıldır yıkamadık diyordu.

Tüccarlar bir taraftan, arıcılar öbür taraftan 50 yıldır hala Anadolu arısını yokedemedik.

Şimdi bu yazdıklarınızı düşünen ama dile getirmeyen o kadar çok arıcı var ki…

Yine de ilk mesajınızı bu şekilde serzenişle yazmış olmanız dikkat çekici.

Tespitlerinizin doğru mu / yanlış mı olduğundan ziyade tespitlerinizin odak noktası daha da dikkat çekici.

Ancak kim bu “Alaturka” sorusunu soran o kadar çok arıcı olacak ki şimdi.

ala turka boyle bir konuyu açtığınız için size çok teşekkür ediyorum
biz kedi ülkemizin içinde bögeler arası arıların farklılık gösterdiği bu durumda ülkeler arası nasıl bir fark olacağını bilemiyoruz
ben şahsen bölgeler arası farklılığının kazığını yemiş durumdayım davulun sesi uzaktan kaba duyulur
sade arılar değil bölgeler arası insanlar bile evlenip boşanıyorlar uyum sağlayamıyorlar
kendi çevrenden şaşma derim ben bunu tecrübe ettim
bir musibet bin nasihattan tesirlidir

Sayın Mehmet55,Yabancı ırkın uyumu konusunu “sade arılar değil bölgeler arası insanlar bile evlenip boşanıyorlar uyum sağlayamıyorlar”. diyerek çok güzel özetlemişsiniz. başka söze hiç gerek yok. Tebrik ederim.

Bu işte de, komşunun tavuğu komşuya kaz görünür psikolojisi var.

Reklamlar ve abartılı beklenti yaratan tanıtımlarla, insanlar belli bir süre sonra kendine ait olanı beğenmemeye başlıyor.

Kafkas arısı konusunda bu çok yapıldı. 1990 lı yıllarda hemen hepimiz, TKV dergilerini okudukça, Kafkastan başka ırkla verimli arıcılık yapılmayacağına inanıyorduk. En kısa zamanda kendi arılarımızı da bu ırkla değiştirme planları yapıyorduk.

Fakat bir çok yerde, bölgeye adaptasyonu araştırılmadan arıcılar kendi ırklarını gözleri kara bir şekilde kafkasla değiştirdiler, ve büyük hüsranlar yaşadılar.

Globalleşmeyle birlikte de bu artık uluslararası düzeyde yapılmaya başlandı.

Yapılan tanıtımlar, genetik kirlenmeden daha önce, arıcıların zihinlerini kirletiyor.

Bir çok arıcı, italyan, buckfast , karniyol ya da kafkas kullanmadığı için arıcılıkta verimsiz olduğunu düşünüyor, sadece arısının ırkını değiştirerek, 4 kat arı 100 kilo bal ortalamasına ulaşacağı hayalini kuruyor.

Koloni yönetim yöntemleri değiştirilmeden, flora özelliklerine göre arıcılık modelleri oluşturulmadan, yani arıcılık adına yeni hiçbirşey yapmadan, sadece ırk değişikliği ile yüksek verim yakalama umudunun, ham hayal olduğunu bu işin tecrübesini yaşayanlar söylüyor.

Bloglar ya da siteler aracılığıyla pazarlaması henüz yapılmadığı için, bir çoğumuzun bilmediği başka bir konu daha var.

Bugün Rize merkezli olmak üzere, Karadenize sayısı 10.000 lerle ifade edilen büyüklükte, Gürcistan menşeeli ana arı girişi var.

Genellikle de Gürcistan arısı denilmiyor, marka değerini yükseltmek için Rus arısı diye satılıyor.

Karadenizde çarşıda, pazarda tezgah üzerinde satılıyor, bu bölge ile bağlantısı olan diğer arıcılar tarafından ülkenin başka yerlerine de dağılıyor.

Verimliliği üzerinde hiçbir tespit yok, Gürcistan’da olan ama bizde olmayan tulumsu yavru çürüklüğü ya da başka hastalıkların ülkemize taşınma riskinin ne olduğu konusunda fikri olan da yok.

Ne yerel arıcılar birliklerinin ne de devlet kurumlarının bu konuda aldığı herhangi bir önlem de yok.

Alaturka’nın söylediği doğru, onlar dışardan biz içerden hala Anadolu arısını bitiremedik hakkaten.

Selamlar
Öncelikle her arıcı kendi kullanacağı ana arıları üretmelidir.
Gelelim satışlara. Ana arıları satanlar genelde ürettikleri tüm ana arıları satarlar. Test edilmeden ve performansı ölçülmeden piyasaya sürülür analar. Uyum sorunu olacak mı? Bizim iklimde oluşan nektar yeterli gelecek mi? Bizim besleme ve arıcılık uygulamalarımızla ne kadar verimli olacak?
Koloni yönetimi iyi bilen arkadaşlar istediği arı ırkı ile çalışabilirler. Yerli arılarımız bizim floramıza ve iklimimize alışık ekotiplerdir. En azından hastalıklara daha dayanıklı. Ben kendi çapımda arı ırklarını deniyorum. Elimde devamlı olarak test ettiğin ana arılar var. Bu işin ticaretinde de değilim.
Ben kendi yöremin arısıyla çalışmaya çalışıyorum.
Arıcılar arısını aç bırakmamalıdır. Bloklarda görüyorum petekte yavrudan başka hiçbir şey yok. Bal kemeri yok. Bunun nedeni ARIDAN MI, ARICIDAN MI?

Devamlı söylediğim gibi: Korniyol arısıyla çalışacağıma, Muğla arısıyla çalışırım.

Arı iyi bal yaparsa arı ırkından, yapmazsa arıcı hatası mantığını kabul ettirebilme yeteneğini geliştirebilenler ana arı satıyorlarsa daha çok dinleriz biz yabancı ırk mı yerli ırk mı mevzularını…