Konu daha önce defalarca gündeme geldi lakin tek bir başlık altında varsa faydalarıda gündeme getirilerek kâr zarar oranlarını karşılaştırmak yeni arkadaşları konu hakkında bilgilendirmek amacıyla tekrar gündeme taşımanın avantajlı olacağını düşünüyorum.
Bilindiği gibi açıkta besleme arılarımıza bireysel olarak zarar verdiği gibi yağma riskiyle koloni hatta arılık kaybına bile yol açabilecek kadar büyük risk taşıyan yapılması tavsiye edilmeyen bir besleme şekli.
Benim aklıma takılan tamda bugünlerde uygun sıcaklıklarda arıların kısa mesafe uçuş yaptıkları saatlerde açıktan şerbet vermek yağma riski oluşturmuyor sanki.
Yağma için mutlaka bir sürü faktör var bunları bu başlık altında konuşup riskin minimum olduğu zamanları ve faktörleri belirleyip açıkta besleme riskini fırsata çevirmek amaçlı değerlendirebilirmiyiz?
Açıkta besleme diğer adıyla “halilibrahim sofrası”
Kötü yönü yanlızca yağmacılık olarak düşünülmez.
Arılar şerbeti alırken üstüste binerler, şerbetli ayakları ile biribirinin sırtına basarlar, sırtları ıslanan arıların tüyleri yapışır ve sonuçta dökülür.
Tüyleri dökülmüş arılar hem yaşlı görünümümndedir hem de kendini dış sıcaklıklara karşı koruyamazlar ve ömürleri kısalır.
Ortaya konulmuş şerbeti güçlü arılar daha çok taşırlar. zayıflar az taşırlar, sonuçta açlar yine aç.
Ortaya konulmuş şerbeti civardaki arılıkların arıları da yararlanır.
Kovan sayısı fazlalaştıkça arıcıların zevkle yaptığı beslemeler eziyete dönüşüyor.Doğal olarak çareler aranıyor.Ama bu besleme şekli çare değil.Formda bu işin riskleri olumsuzlukları defalarca yazıldı.Birtaneside bu hava şartlarında dışarıya konulan şerbet bitirilmezse tarlacı arılar şerbetten ayrılmaz hava soğuyunca oracıkta kalırlar.Sonra ben neyaptım?
Murat hocam Halil İbrahim sofrasında beslemeyi kayık yemlikle yapmakta bu soruna yol açarmı?
Nihayetinde içeridede aynı şekilde besleme yapıyoruz.
Yanlış anlaşılmasın ben açıkta besleme taraftarı değilim ama konunun tekrar irdelenmesi es geçilen yönlerinin varsa da avantajlarının ortaya dökülmesi iyi olacaktır diye düşünüyorum.
Dediğim gibi bu günlerde uçuş mesafeleri kısa ve 1-2 km civarında arılık yoksa yabancı arıların uğraması biraz zor gibi görünüyor. Koloni zayıfta olsa ben faydalanabileceği görüşündeyim nihayetinde zayıf kolonilerinde belli miktar tarlacıları mevcut.
Bülent bey yalnızca ıslanan ve kurumayı bekleyen arılar orda kalır ve arıyı ıslatmadan besleme yapılabilirse kalma riski yok sanırım.
Maalesef sayın balık yanlış düşünüyorsunuz. İşin ne denli risk taşıdığını ilk yazımda belirttim zaten yapacak olsam bunun için birilerinden teyit beklememe gerek yok.
Neyse konuyu açmakla hata etmişim sanırım moderatör arkadaşlar silerlerse sevinirim forum çöplüğe dönmesin.
Her yontemin avantaji, dezavantaji var. Bir yontem bizim icin calismiyorsa baskasi icin calisabilir ya da yontemimizde calismayan yonlerini kesfederek çalıştırabiliriz. Basarisiz her denememiz sadece basarma yolunda olmayacak yontemlerden birini daha ogrenmemizdir.
California da herseferinde 5.5 ton surupla arilarini açıktan da besleyen buyuk ticari isletme var.
Bu halil ibrahim sofrası bir zamanlar(belki de halen) bal sezonunda yapılıyordu. Çünki bal sezonu haricinde yağmacılık oluyor. Bazı bölgelerde kamyonla arılar götürülürken arkasından da kamyonla şeker çuvalları gidermiş. ;D
Amerika’daki arıcılıkla bizdekini çok karşılaştırmamak lazım. Amerika’da uçsuz bucaksız arazilerde ekilen aynı cins bitkilerin döllenmesi, arıcılıkta öncelikli hedef gibi sanki. Çiftçilerin arıcılara kovan başına 100-150 dolar ödeme yaptıklarından bahsediliyor videolarda. 5,5 ton şerbeti bir seferde veren arıcının kaç arısı vardır düşünmek lazım.
dediginiz gibi karlilastirma yapmasak yeri geldiginde, o zaman su an kullandiginiz kovanlari ,temel petegi, bal suzme makinesini, ilaclari vb hic bir zaman kullanamazdik.
Polinasyon evet buyuk isletmelerin gelirlerinin buyuk bir kismidir ama gelirlerinin bir o kadari da baldan, ari satisindan vb gelir.
100- 150 dolarlik odeme sadece bademler icin gecerlidir su an. 5.5 ton surup beslemek amacli verilen surup, sanirim 3000+ kovani var. bu ornegi vermemin bir nedeni de bu kadar cok ari varken adam bunu verebeliyorsa demek oluyor ki yagmadan derdi yok, bir kovanin az digerinin cok almasindan da muzdarip degil, hastaliklarin bulasmasindan da.
bu bir kovan icin de yapilabilir, binlercesi icinde. sadece nasil ne sartlarda yapilir onu bilmek gereklidir.
Ben yapılmaz, yapılmamalı diye düşünen biri değilim ancak maksimum fayda minimum kayıp açısından değerlendirdiğimde karşılaştırmamak lazım diyorum. Bizde en çok arısı olanın birkaç yüz arısı var. Birçoğumuz amatör arıcıyız. 3000 kovanın beslenme biçimi ile 30 kovanın beslenme biçiminde farklılık olması çok doğaldır herhalde.
“bu bir kovan icin de yapilabilir, binlercesi icinde. sadece nasil ne sartlarda yapilir onu bilmek gereklidir.”
7-8 dolar carpi 8 saat diyelim. Elbette maliyet fonksiyonun bir parçası.
Ama demeye calistigim aciktan besleme yagmasiz yapilabilir, arıları bogmadan da yapilabilir. Arilik saglikli tutulursa hastalik bulasmasi da azaltilabilir. Zayif, kuvvetli kovan vb de ayarlanabilir.
1 kovan icin de 1000 kovan ivin de yeri gelirse yapilabilir, demeye calistigim bu.
Yurtdışındaki arkadaşlarımızın gözden kaçırdığı birkaç şey var bizim ülkemizde…
Bunlardan en önemlisi arılıklarda en güçlü ile en zayıf arasındaki arı gücü makası çok açık.
Yani benim arılığımda sonbaharda nerdeyse hepsini eşitlesem de şu anda 3 çerçeveye varan farkla zayıflayan koloniler var.
Tam da bu zayıflara özel besleme çekecek iken…
Açıkta besleme yaparak bu şartı yerine getirmek çok zor.
Diğer bir konu ise yurtdışında arılık kuracak kişi arılık bulunan yerden uzaklaşma eğiliminde iken bizde deyim yerindeyse kıçının dibine getirir arısını…
Tabi ki açıkta besleme kuralları var. Yapılabilir. Zamanı, metodları, gerekliliği gibi çok faktör var bunu değerlendirmek için.