Herkese selamlar.
Kirklareli’deki yazlığı balkonuna kovan koymayı düşünüyorum.
Yazları ortalama 2 haftada bir haftasonu uğrarız. Yazlık orman köyü içinde, etrafında bolca çayır, çiçek Vs, bahçesinde 20-30 meyve ağacı olan bir ev. Güneydoğuya bakıyor. Maksadımız doğal, katkisiz ve kendi ürettiğimiz balı yemenin keyfini yaşamak.
Sorum şu:
Kovanı 2 haftada bir ziyaret ederek idare etmemiz mümkün mü?
(Su verilmesi Vs konusunda otomasyon tarzı bir sistem kurabilirim)
Benim merak ettiğim sürekli başında durmak, her gün kontrol etmek gerekir mi, hangi türler bunun içi uygun, nelere dikkat etmeliyiz Vs tarzı bilgiler.
acemilik döneminden sonra 2 haftada bir kovana bakarak durumu idare edebilirsiniz. hatta ayda bir giden de var. ben iki üç haftada bir gidiyorum mesela. 2 haftada bir gitmeniz şöyle riskli olabilir:ana arı 16 günde doğuyor, yani ana arı göözü yapar da siz bunu kontrol edemeyip farkedemezseniz kovan oğula gider diyorlar, o yüzden haftada bir gitmek lazım diyorlar. ama ben buna katılmıyorum. çünkü:koloni yönetimini düzgün yapıp, zamanında kat atıp, besleme ve suyu ayarlayıp, arıyı da rahatsız etmeden ve sadece bala çalışılmak isteniyorsa 2 haftada bir bakmak normal. zamanla arıcı hangi arısının oğula gidebileceğini tecrübeyle tahmin edebiliyor ve gerekli önlemi alabiliyor zamanla. benim düşüncem:arıyı rahatsız etmeden ve kat açmadan, yani doğal yöntemlerle ama modern sistemle bir arıcılık yapabilmek olduğundan dolayı benim tarzımda kovan ısısının kaybolmaması ve arıların rahatsız edilmemesi için, diğer hastalıklarla da doğal yollarla mücadele edebilmek için arının yanına 2 haftada bir gitmek bana uyuyor mesela. ama herzaman şu var, arıya ne kadar yakın olursanız ve müdahale şansınız o kadar fazla olursa o kadar faydalı olur, ani hastalık, beklenmeyen doğa koşulları ve hırsızlık gibi etmenler de var. hepsinin düşünmek lazım. tavsiyem bir süre yakın bir kovanda tecrübe kazanıp sonra 15 gün de bir bakılacak bir sistem oturtmak. bu forumdaki yazılanları okuyunuz. değerli büyüklerimizin tecrübelerinden faydalanınız. çünkü arıcılık sadece kitaplarda yazıldığı gibi şeyler değil. her arının huyu suyu ırkı hava şartları farklı. amaç arıyı öldürmemek olmalı, arı kendine bakar ancak biz arının düzeltemeyeceği şeyler yapmamalıyız çalışma sistemini bozmamalıyız, arının poleni eksikse kovanda kek vermeli, nektar gelmiyorsa bal stoğu yoksa şurupla tamamlamalıyız. onun haricindekileri arının düşünce yapısıyla okuyup onun gözüyle onun mantığıyla ve çalışma sistemiyle uyumlu düşünüldüğünde başarılı olabilirsiniz. arıcılık yaparak öğrenilir, çocuk bakmak gibi, büyüklerimiz öyle diyor. 2 yıldır yapıyorum, her gün yeni bişey öğretiyorlar bana. hayırlı olsun yeni mesleğiniz. tecrübe olarak en kötü tecrübeleri edinenlerden biriyim diye düşünüyorum, ama yaptığım kritik hataları bile arının telafi edebildiğini gördüm. korkmayın, yeterki yaptığınız hatayı arının düzeltmeye çalıştığını görebilin ve düzeltebilin. bunun için ona yakın olmanız lazım. forumu okuyunuz. su verilmesi için otomasyon şart değil, yeterki temiz su olsun ve gölgede olsun. 15 günde bir de su verebilirsiniz, bunun haricinde arı doğadan yaprak altından veya verdiğiniz şuruptan suyu telafi edebilir, yaprak üstündeki sabah nemini bile yalayabilir, yeterki temiz su verin, temiz su vermezseniz arı bir sabah bakmışsınız ki kovanı sebepsiz terk etmiş gitmiş, yada nösema yani bağırsağın sindirim sistemi bozulmasına bağlı ishal olmuş. su önemli.
Hergün kovan kontrol edilmez, edilirsi arı rahatsız olur, yeterki kovan iç ısısını sağlayamadığı için yavru çürüklüğü hastalığı olur, arı yavruları üşür yani, üşüdükçe ölen arıları tekrar tekrar dışarı atar yeni yumurta attırabilmek için arıya, bu döndü bir kaç kez sürerse arı o kovanda barınamayacağını anlayarak oğula gider yada kovan terkedebilir, bunlar istenen bir durum değil tabiki
Yorumlarınızın okunmasını istiyorsanız ardarda harfleri sıralarsanız olmaz.
Satır başı, pragraf başı diye bir kavram var, onlara dikkat ederseniz anlaşılır olur.
eyvallah
off kimm okuyacak bukadar yazıyı
Okumuş gibi yap.
okudum mu 8) gözlerim görmüyor yasin
tamam sizin için özetini çıkarıyorum yormayacam sizi.
“arının çalışma düzenini bozma, ne yaparsan yap”
Muammer bey,
Yazılarınız okumaya çalışıyorum.
İnanın yazdıklarınızı okumak çok yorucu ve yazdıklarınız anlaşılmıyor.
Satırbaşı, paragraf, büyük harf, nokta, virgül hiç birisi yok.
Türkçe böyle yazılmaz ve okunmaz ki…
Murat hocam da ikaz etmişti; anlaşılabilmeniz için Türkçe yazım kurallarına uyun lütfen.
yazınızı okudum,yorulmuş emek etmişsiniz,saygı duymak gerekir,ama şunu da belirtiyim,
bana göre 2 seçenek vardır
ya arıyı yoneteceksin,yada arı seni yönetecek!
teknik arıcılikta(en verimli yontem)sen yöneteceksin.
digeride bırak izle yöntemi.
tıpkı süt üretimi gibi…
ama her sökterde teknik uygulanacaksa,uygulayacak kişinin tam eğitimli olması gerekir
Alışma sürecindeyim kusura bakmayın üstadlar. dikkate alacam dediklerinizi.
haklısınız.
ancak gözden kaçırdığımız bir durum var.
teknik arıcılık yapayım veya işi tekniğine göre yapayım derken, arı için en önemli olan kovan iç sıcaklığını koruyamıyoruz sık sık açıp kapatmaktan, çerçeve koy çerçeve al, meme yapmışmı diye bakmaktan, arını iki kat arasında kovan iç havalandırması için yaptığı merdivenleri kazımaktan.
biz kovanı her açışta, arı işini gücünü bırakıp 3 gün bizim son gelişimizin izlerini düzeltmeye çalışıyor.
hem bal yiyor, hem kovan iç hizmetlerini bırakıp propolis toplamaya gidiyor, hem de yavru üşüyor, hem de varroa azıyor, polen depolama harcama sistemi bozuluyor malesef.
bu konuda haklısınız,arı zırt pırt açılmaz,ama zırt fırt açmamak için bir haftalık kovan düzenini bilip o şekil uygulama yapmak lazım…
bu arada isminizle ilgili değişim için baktığımda değiştirilemdiyini gördüm,bu durumu moderatöre bildireceğim,isminizi bilelim artık dimi
Moderatörlere yazdım ancak sonuç alamadım. zamanla düzeltirler heralde.